Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın menfur bir cinayet sonucu yaşamını kaybetmesi, toplumda büyük tepki yaratmış, geniş kesimlerin haklı protestolarına yol açmıştır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi olarak, bu cinayeti kuvvetle kınıyor, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

Üzülerek izliyoruz ki ülkemizde kadınların maruz kaldıkları şiddet yaygınlaşarak sürmektedir. Çağdaş dünyada geçerli uluslararası normlar, kadınlara yönelik şiddeti, kadınlara karşı ayrımcılığın en aşırı biçimi ve ciddi bir insan hakkı ihlali olarak tanımlamaktadır. Toplumda kadın-erkek eşitsizliğinin bir sonucu olan kadınlara yönelik şiddet, kınanmasının ötesinde, ülkemizde ve tüm dünyada önlenmesi, mağdurlarının korunması ve faillerinin cezalandırılması gereken vahim bir suçtur.

Kadınlara yönelik ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesi, toplumun her kesiminde ve yaşamın her alanında kararlılıkla sürdürülecek kapsamlı bir mücadele gerektirir. Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmeler ve BM kararları, gerekli olan mücadelenin hedeflerini, kapsamını ve yöntemini ortaya koymaktadır. BM “Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi” ve İstanbul Sözleşmesi olarak da adlandırılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin açık hükümlerine göre kadınlara karşı ayrımcılığın ve şiddetin önlenmesi devletlerin yükümlülüğüdür. Benzer şekilde, BM “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)”, toplumda kadın ve erkek rollerine ilişkin kalıp yargıların ortadan kaldırılmasını devletlerin sorumluluğu olarak görmektedir. Devletler, gelenek, görenek, din gibi gerekçeleri öne sürmeksizin kadınlara yönelik ayrımcılıkla ve şiddetle mücadele sorumluluklarını kararlılıkla yerine getirmek durumundadır.

Türkiye, bu kararlara katılmış, bu sözleşmeleri onaylamış; kadınlara yönelik her türlü şiddeti ortadan kaldırmayı hedefleyen “İstanbul Sözleşmesi”ni ilk imzalayan ülke olmuştur. Uluslararası normlardaki anlayışın toplumsal yaşama yansıyabilmesi için devletin uluslararası sözleşmeler ve ulusal yasalar doğrultusunda etkili düzenlemeler yapması ve  kadınlara yönelik şiddetle mücadelenin ülkemizde sıfır toleransla yürütülmesini sağlaması gerekmektedir.

Bu mücadelede, toplumun her kesimine sorumluluk ve görev düşmektedir. İnsan hakları ve kadın-erkek eşitliği evrensel ilkelerinin geniş toplum kesimlerince anlaşılmasında ve özümsenmesinde, eğitim kurumlarının ve özellikle üniversitelerin önemli rolü olduğunu biliyoruz. Üniversiteler olarak sorumluluğumuz, kadın-erkek eşitliği ve insan hakları alanlarında nitelikli uzmanlar yetiştirmek ve özgün bilgi üretecek bilimsel araştırmalar yapmakla kısıtlı kalamaz. Kadınlara yönelik şiddetin ve insan hakları ihlallerinin, sebeplerinin ve çözüm yollarının bilimsel temelde tartışılmasında öncülük yapmak, çözüm önermek ve kadın-erkek eşitliğini savunmak da toplumsal sorumluluğumuzdur.

Ülkemizde toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları alanında öncülük yapan ve bu konudaki eğitim, araştırma ve uygulama çalışmalarını yirmi yıldır yoğun şekilde sürdüren Orta Doğu Teknik Üniversitesi, toplumda şiddetin her türlüsüne karşı çıkmaya ve kadın-erkek eşitliğini her ortamda savunmaya devam edecektir.

ODTÜ Rektörlük

Son Güncelleme:

03/03/2015 - 10:13