KKTC TANITIM ANA SAYFA

Kıbrıs Adası

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Tarihi

Tarih Öncesi Kıbrıs Adası

İlk Çağlarda Kıbrıs

Roma Dönemi

Bizans Dönemi

Haçlılar Dönemi (I.Richard) 

Venedik

Osmanlı Türk Dönemi

İngiliz Dönemi

Kıbrıs Cumhuriyeti

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

KKTC Şehirler Tanıtım

Lefkoşa

Gazi Mağusa

Girne

Güzelyurt

İskele-Karpaz

Lefke

Kültür

Doğal Yaşam

Flora

Fauna

KKTC'de Lüzumlu Telefonlar

ODTÜ KKK ANASAYFA

 

LÜZİNYAN DÖNEMİ 

Templar Şövalyeleri, Kıbrıs’tan ayrılınca, I.Richard da 1192’de Kıbrıs’ı Kudüs Krallığının tartışmalı yöneticisi Fransız Guy de Lusignan(Lüzinyan)’a verdi ve karşılığında Templar Şövalyeleri’nin kendisine borçlu oldukları miktarı ödemesini istedi. Kudüs’te bir yönetici iken Kıbrıs’ı aldıktan sonra bir hanedan kuran Guy de Lusignan, ilk olarak Filistin’den kendi adamlarını getirdi ve onlara arazi bağışlayarak batı feodal sistemini kurdu.[1] Kıbrıs’ı aldıktan iki yıl sonra ölen Guy de Lusignan bu kısa yönetimine rağmen Kıbrıs’ta 300 yıldan fazla egemen olacak bir hanedan kurmuştur.[2] Guy de Lusignan, yönetimi aldıktan sonra bir Katolik olmasına rağmen, Kıbrıs’ta hâkim din olan Ortodoksluğa toleranslı davranmış, ancak onun ardından tahta çıkan kardeşi Amaury tolerans göstermemiş ve Katolikliğin egemenliğini sağlamıştır. Hatta devreye Roma Katolik Kilisesi girmiş ve Ortodoks olan Kıbrıs Kilisesi üstünlüğünü yitirmiştir. Bu baskı,  Kıbrıs’ta halk ve yeni ve de yabancı yöneticileri arasında yeni bir mücadeleyi başlatmıştı. Kıbrıs Latin Piskoposluğu kurulduktan sonra Mağusa, Limasol, Lefkoşa ve Baf’ta da piskoposluk birimleri kurulmuş, toprak kiliselere tahsis edilmiş ve öşür toplama yetkisi de Latinlere verilmiştir. Latin (Katolik) papazların Kıbrıs Kilise’sinin kontrolünü elde etmek için uyguladığı baskı, Kıbrıslıların Lüzinyanlar’a karşı tepkisini de arttırmıştır.

                                                                                                                                                    Lüzinyan dönemi katedrallerinden bir olan St.Nicholas Katedrali ya da diğer adıyla Lala Paşa Cami

           

1260’da Papa IV. Alexander, Bulla Cypria (Kıbrıs Mührü) yayınlayarak Latin Kilisesi’nin Kıbrıs’ın resmi kilisesi olduğunu ilan etmiş ve Kıbrıslı din adamlarını sadakat yemini etmeye zorlamış ve bütün öşürler üzerinde hak iddia etmiştir.[3]Katolik Lüzinyanların baskısına rağmen Kıbrıslılar, Ortodoks Kilisesi’ne bağlı kalmış ve 14.yüzyılın ortalarından itibaren de Latin din adamlarının Kıbrıslıları Katolikleştirmek yönündeki çabaları boşa çıkmıştır. Latin Kilisesi’nin üstünlüğü resmen 200 yıl daha devam etmiş fakat Kıbrıslılar kendi din adamalarına sadakat göstermiş ve Batılı yöneticilerinin dini inançlarını ret etmişlerdir.[4] Kıbrıs’ta Lüzinyanların egemen olduğu dönemde Anadolu Selçuklu Türklerinin idaresi altına girmişti. Gıda ihtiyaçlarını Antalya’dan karşılayan Lüzinyanlar, Antalya Selçuklular tarafından alınınca onlarla da anlaşma yapmış ama zaman zaman da bu anlaşmaları tek taraflı bozmuşlardır.[5] Öte yandan Kıbrıs Adası’nı yöneten Lüzinyanlar, sadece bu ada ile yetinmeyip Doğu Akdeniz bölgesinde hâkim olmaya çalışmışlardır. 13. Yüzyılda Lüzinyan kralları özellikle 1267–1284 yılları arasında tahtta kalan III. Hugh, Suriyeli Latin Hıristiyanların Suriye’deki mallarını korumaları için verdikleri mücadeleye destek vermiş ama bu müdahaleye Mısır’ı yöneten ve bölgelerinde önemli bir güç oluşturan Memluklar karşı çıkmıştır.

Memluklar, sahil boyunca bugün İsrail sınırları içinde yer alan Acre şehrine kadar ilerleyerek ve 1291’de Acre’yi aldıktan sonra Doğu Akdeniz’deki sahil boyunda bulunan ve Hıristiyanların kontrolü altındaki kaleleri sırayla ele geçirmiştir. Acre’nin düşmesinin ardından bölgede mevzilenmiş Avrupalı lordlar ve tüccarlar Kıbrıs’a geri çekilmiş ve Kıbrıs, Memluklara karşı yapılan saldırıların merkezi olmuştur. Kıbrıs’ın Müslümanlara karşı yapılan savaşların Doğudaki üssü haline gelmesi Kıbrıs ve krallarına, Avrupa’daki hanedanlar arasında önem kazandırmıştır.[6] Öte yandan Lüzinyanların Orta Doğu bölgesindeki Hıristiyanlara verdiği destek aynı zamanda adaya Suriye ve Lübnan bölgesinden Hıristiyan nüfus hareketine yol açmıştır. Örneğin, Marunîler (Maronite) kendi istekleriyle adaya yerleşmiştir. Özellikle Orta Çağ ve sonrasında ada sürgün yeri olarak kullanılmış ve Filistin bölgesinden Yahudiler ve Anadolu, Yunanistan ve Mısır’dan istenmeyen insanlar Kıbrıs’a gönderilmiştir. Ancak bugün Kıbrıs Adası’nda Yahudi nüfusa pek rastlanmamaktadır.  

 Lüzinyanlar, adada uyguladıkları feodal sistem ile siyasi ve ekonomik güç elde ederken, aynı zamanda ada halkını da kültürel olarak etkilemiştir. Özellikle bu dönemde yapılan, kaleler, saraylar, devasa katedral ve manastırlar adada yaşanan ihtişamın göstergesi olmuş ve birçok yabancı tüccar ve girişimciyi adaya çekerken, aynı zamanda onu elde etmek isteyen güçlerin de dikkatini çekmiştir.  Adada özellikle İtalyan cumhuriyetlerinden Venedik ve Cenevizli (Genoa) tüccarlar büyük yatırımlar yapmış ve hatta Gazi Mağusa, tehdit ile 1372’de Cenevizlilere bırakılmış ve Ceneviz, 1464 yılına kadar bu şehrin limanında egemenliğini sürdürmüştür.[7] Adadaki refah dönemi, Lüzinyan Kral I.Janus’un, 1426’da Memluklar tarafından yenilgiye uğratılıp esir edilmesinden sonra yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Lüzinyan Hanedanı, Mısır’da hüküm süren Memluklara büyük meblağlarla haraç ödemeye mahkûm edilmiş ve I.Janus’un ardından tahta çıkan oğlu II. John’un dönemi nifak ve entrika ile geçmiştir.[8]

 

II. John döneminde Kıbrıs, bu kralın Bizans İmparatoru’nun torunu Helena Palaeologos ile evlenmesiyle yeni ve ilginç bir döneme girmiştir. Özellikle Ortodoks Kıbrıs halkına baskı uygulayan ve Katolikliği hâkim kılmak için uğraşan Lüzinyan Hanedanı’ndan birinin Ortodoks bir Rum kraliçe ile evliliği, hanedanın geleceğini sağlam bir müttefik kazanmak için yapılan bir girişim olmuştur

.

Lüzinyanlar döneminde yapılan Otello Kulesi

Ancak bu girişim, kocasından daha baskın çıkan güçlü Kraliçe Helena’nın krallığın yönetimini eline alması ve 300 yıl ihmal edilmiş ve unutulmuş olan Yunan kültürünü yeniden canlandırmasıyla sonuçlanmıştır. Onun Ortodoks inancını ve Yunan kültürünü ön plana çıkarması doğal olarak Katolik Frenkleri ya da Latinleri rahatsız etmiş ve onun bir düşman olarak görülmesine yol açmıştı. Ancak Ortodoks Kıbrıs halkı Helena’yı bir kahraman olarak görmüş ve onun yanında karşı saldırıya geçmiştir. II. John ve Helena’nın 1458’de birkaç ay arayla ölmesi ve 17 yaşındaki kızları Charlotte’un babasının yerine tahta çıkması Lüzinyan hanedanının sonunu getirecek gelişmeleri de hazırlamıştır. II. John’un gayrı meşru oğlu, üvey kız kardeşinin tahta çıkmasını kabul etmeyerek, onu devirmek için uğraşmış ve hatta Memluklarla da işbirliği yapmış ve üvey kız kardeşini devre dışı bırakıp 6 yıl sonra II. James tahta çıkmış ama hiçbir zaman yaptıklarından dolayı iyi anılmamıştır.[9] Entrika dolu bir yönetici olarak anılan II. James döneminde Kıbrıs, komşu devletlerden gelen saldırılarla zayıflamış ve o da Venedik Cumhuriyeti’nden kendisine yardım etmesini istemiştir. Ada ile zaten ticari bağlantılarla güçlü bir ilişki kuran Venedik, 1468’de II. James’in bir Venedik Asilzadesinin kızı Caterina Cornaro ile evlenmesiyle, adada daha hâkim olmaya başlamış ve 1473’de II. James ölünce de ada Venedik kontrolü altına girmiştir. Caterina baş figür olarak Kıbrıs’ı 1489’da ada Venedik tarafından resmen ilhak edilinceye kadar yönetmiş ve Venedikliler alınca da 300 yıllık Lüzinyan çağı kapanmıştır.[10]

 

 

KAYNAKLAR


[1] Osmanlı İdaresinde Kıbrıs (Nüfusu, Arazi Dağılımı ve Türk Vakıflar), Ankara; Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, 2000, s.11.

[2] Eric Solsten (Derleyen), Cyprus, a Country Study, Washington, D.C.; GPO for the Library of Congress, 1993, s.13.

[3] A.g.e, ss.13-14.

[4] A.g.e, s.14.

[5] Osmanlı İdaresinde Kıbrıs, s.11.

[6] A.g.e, s.14.

[7] Cyprus, a Country Study, s.14.

[8] A.g.e, s.14-15.

[9] A.g.e, s.16.

[10] Cyprus, a Country Study, s.16